Boğazın İncisi Muhteşem Çırağan Sarayı

Sultan Abdülaziz tarafından Sarkis Balyan’a yaptırılan Çırağan Sarayı’nın yerinde, daha önceleri III. Selim’in 1800 yılların başında inşa ettirdiği, ahşap bir sahil köşkü vardı. Bu köşk yıkılarak; yerine meşhur Çırağan Sarayı yaptırılmış. Ayrıca; Çırağan Sarayı yapımı için Beşiktaş Mevlevihanesi de yıktırılmıştır. Saray mermerden olup, toplam mekân 80 bin metrekare kadar yüz ölçümüne yayılır. Saray’ın Ana binasının yanında, harem ve ağalar dairesi olarak üç bölüm vardır. Abdülaziz tahtan indirildikten bir süre sonra ailesi ile birlikte Saray’a hapsedilmiş ve bir sabah sarayda esrarengiz bir şekilde ölü bulunmuştur. V. Murat da tahtan indirildikten sonra ailesi ile birlikte 29 sene burada gözaltında tutulur. 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Meclis Binası olarak da kullanılmıştır

Site İstanbulun İncisi Çırağan Sarayı Hakkında genel bilgiler içermektedir, Siteyi Hazırlayan Bolvadin Meslek Yüksek Okulu Öğrencilerinden Jale GÜLERYÜZ'dür, tük hakları saklıdır, izinsiz kopyalanması yasak ve telif hakkı saklıdır

11 Mayıs 2011 Çarşamba

11 Mart 2011 Cuma

Çırağan Sarayı Genel Bilgi


İstanbul Boğazı'nı adeta bir inci gibi işleyen saraylarımızdan, manzara ve ihtişam olarak en şanslısı ama başına gelen akıbetler bakımından en talihsizidir Çırağan Sarayı.

Saray, Dolmabahçe’den başlayıp, Yeniköy’e kadar uzanan zincirin ortasında bin 300 metrekarelik bir boğaz şeridinde yer almaktadır. Bütün boğaza hakim ve sırtını Yıldız Koruluğu’na dayayan saray, yeşille mavinin harman olduğu noktada yer almaktadır.
Osmanlı’nın son dönemlerinde sultanlara, şehzadelere, ev sahipliği yapan, birçok konukları ağırlayan, binbir olaya şahitlik eden bir tarih mekanıdır Çırağan Sarayı.
LALE DEVRİ’NDE
İSMİ KOYULDU
18. yüzyılda Sultan 3. Ahmed, Çırağan Sarayı’nın bulunduğu yere bir yalı yaptırmıştı. Lale devrinde tertiplenen “Çırağan alemleri “ dolayısıyla buraya Çırağan adı verilmişti. Çırağan, Farsça’da “kandiller’’ anlamına gelmektedir.
1730 Patrona Halil isyanından sonra uzun bir süre sahipsiz kalan yalı harap olmuştur. 1805 yılında Sultan 3. Selim yalıların hemen yanındaki Beşiktaş Mevlevihanesi’nde düzenlenen mevlevi semalarını daha iyi seyredebilmek için mevcut yalıları yıktırarak yenilerini yaptırır.
YALILARDAN SARAYA
Uzun süre kullanılan yalılar eskimeye yüz tutunca Sultan Abdülaziz 1863’te Beylerbeyi ile Dolmabahçe sarayları arasına bir saray yaptırmağa karar verir. Saray Mimarı Nigogos Balyan bir proje hazırlar. Bu projeye göre Mevlevihane ve civarında bulunan kabirler taşınacaktır. Bu amaçla Maçka’ya bir Mevlevihane yapılır ama kabirler yerinde kalır.
HİÇBİR MASRAFTAN KAÇINILMADI
Sarayın mimarisi için Mağrip ülkelerine ve İspanya’ya özel ressamlar gönderilerek yapıların mimari elemanları ve bezemeleri rölöve ettirilmiştir. Hiçbir harcamadan kaçınmayan Sultan Abdülaziz Fransa ve İtalya’dan özel ustalar getirtmiştir. Yine dünyanın dört bir yanından özellikle de İzmit bölgesinden değişik ve değerli mermerler, breş ve sedef inşaat malzemeleri getirtmiştir. 1871 yılında hizmete giren saray için 5 milyon Osmanlı altını harcanmıştır. Sultan Abdülaziz, 1876 yılına kadar sarayda oturmuş, daha sonra burayı terkederek Dolmabahçe’ye yerleşmiştir.
TARİHİ ÇIRAĞAN VAKASI
Daha sonra, akli dengesizliği yüzünden tahtta çok az bir süre kalan 5.Murad, Sultan 2. Abdülhamid tarafından Çırağan Sarayı’nda gözetim altında tutulur. 5. Murad, Ali Süavi tarafından silahlı bir eylemle buradan kurtarılarak tahta çıkarılmak istenir. Ali Süavi’nin ölümü ile sonuçlanan bu darbe, tarihimize “Çırağan veya Ali Süvavi Vak’ası’’ olarak geçmiştir. 5. Murad bu olaydan sonra 1904’e kadar 26 yıl süre ile sarayda gözetim altında kalmıştır.
MECLİS–İ MEBUSAN’IN EMRİNDE
5. Mehmed Reşat döneminde Ayasofya’daki binada çalışan Meclis–i Mebusan’ın Reisi Ahmet Rıza Bey, 1909’da boş duran Çırağan Sarayı’nın Mebusan ve Ayan Meclisleri’ne verilmesini istemiştir. Basının da desteğiyle saray bütün eşyaları ile birlikte Meclis emrine verilmiştir. 14 Kasım 1909’da padişah ve tüm mebuslar, saraydaki ilk Meclis ilk toplantısını yapmışlardır.
1910’DA FECİ YANGIN
Sarayın bu fonksiyonu sadece iki ay dolayında sürmüştür. 20 Ocak 1910 günü çıkan bir yangın bu göz kamaştırıcı sarayı 4–5 saat içinde kül etmiştir. Yangının muhasebe dairesinin üstüne rastlayan ve bahçeye bakan çatı katındaki ısıtma bacasından çıktığı ileri sürülmektedir. Şiddetli lodos, sarayın ahşap ve yangın yükü yüksek mobilya ve mefruşat ile dekore edilmiş olması ve zamanın yangın söndürme tekniklerinin yetersizliği sebebiyle herşey bir anda olup bitmiştir.
KÜLLERE GÖMÜLEN
HAZİNE
Çırağan Sarayı, içindeki tüm paha biçilmez mobilya ve eşyaları, 5.Murad’ın özel kitaplığı ve gizli arşivi, 2. Abdülhamid’in aralarında Ayvazovski ve Rembrand’un da bulunduğu zengin tablo kolleksiyonuyla kül olmuştu.
VE YAĞMA DÖNEMİ...
Yangın sonrasında saray, ülkenin o günkü ekonomik sıkıntıları sebebiyle uzun süre enkaz altında kalmıştır. Cumhuriyet döneminde Kızılay deposu olarak kullanılmıştır. 1946’da çıkan bir kanunla İstanbul Belediyesi’ne vakfedilmiştir. Kızılay’ın sarayı boşaltmasından sonra kontrolsüz kalan yapı yıllarca yağmacıların saldırılarına maruz kalmıştır. 5–10 kilogram demir ya da kurşun için mermerler kırılmış, duvarlar yıkılmıştır. Ayrıca mahalle serserileri ve kanun kaçaklarına barınak olmuştur. Bir ara, sahilini kumcular da işgal etmiştir. Yine cumhuriyet döneminde sarayın bahçesindeki asırlık çınarlar kesilerek stadyum yapılmıştır. Ve burası yıllarca Beşiktaş Jimnastik Klübü’ne şeref stadı olarak hizmet vermiştir.
TARİHİ YAKAN YANGININ YILDÖNÜMÜ
Boğaziçi’ne inci gibi dizilmiş saraylarımızdan, manzara ve ihtişam olarak en şanslılarından biri, ama akıbet bakımından belki de en talihsizi olan Çırağan Sarayı, tam 85 yıl önce bugün meydana gelen feci bir yangınla içindeki kültür hazineleriyle birlikte kül olmuştu

‘KANDİLLER’ BÖYLE YANDI: Çırağan, Farsça’da ‘Kandiller’ anlamına geliyor. Kaderin cilvesine bakın ki, Lale Devri’nde kandil alemlerinin tertip edildiği yere kurulan ve boğaz sularını kandil gibi ışıldatan Çırağan Sarayı, 20 Ocak 1910’da çıra gibi yanıyordu(üstte)

Çırağan Sarayı Özet Bilgi


Haliç ve Boğaziçi’nin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların bir çoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan Çırağan’da 1910 yılında yanmıştı. Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimarı Serkis Balyan’a yaptırılmıştı. 4 yılda 4 milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı. Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları zengin döşenmiş, mekanlar tamamlardı. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü. Boğaziçi’nin diğer sarayları gibi Çırağan’da bir çok önemli toplantıya mekan olmuştu. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayına bir köprü ile bağlanmıştı. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi. Yıllar boyu harabe halinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile 5 yıldızlı, güzel bir sahil oteline dönüştürülmüştür.

Dolmabahçe, Çırağan, Ihlamur

Dolmabahçe Sarayı dış görünüşündeki zarafet ve Boğaziçi'nin kazandırdığı ihtişam dışında çağdaşı Avrupa sarayları ile mukayese edilemeyecek bir hacim ve tevazudadır. Bu saraydaki hayat da adeta Topkapı Sarayı'nın ananesini muhafaza etmiştir. Yani sıkışık bir düzen, disiplinli bir hayat hakimdir. Bilhassa Sultan Abdülmecid ve Sultan Abdülaziz zamanlarındaki israf gürültüleri Sultan Abdülhamid devrinde adamakıllı tutumlu bir saray hayatına dönüşmüştür.
Çırağan Sarayı geçirdiği yangından sonra harabeye döndü ama daha beteri, hizmet verdiği I.Meclis-i Mebusan'ın faaliyeti ile ilgili bütün arşivi de kül oldu. Çırağan Sarayı meşum bir saraydır. İçindeki Feriye Karakolu bugün restoran olarak kullanılıyor. İntihar mı cinayet mi? Tartışmaları hala sürüyor.
Sultan Abdülmecid saltanatının yarısını muhtelif yerlerde yaşayarak geçirdi. Dolmabahçe Sarayı dışında, Ihlamur Kasrı gibi bir av köşkü, Haliç'i ve Marmara'yı seyretmek için Çarşamba'da Sultan Selim Camii yanındaki küçük köşk ve Topkapı Sarayı içindeki küçük Mecidiye Kasrı onun devrinde yapıldı. İstanbul'u seyretmeyi severdi. Bunlar bir imparatorluk için israf değildir. Almanya'daki küçük dükalıklarda bile daha fazlası yapılırdı.

Çırağan Sarayı Tarihçesi


Tarihin kapılarını araladığımızda, bugün çok azı ayakta kalabilmiş olan, efsane öyküleri ile karşılaşırız.
Bu efsanelerden, Osmanlı İmparatorluğu’nun muhteşem mirası Çırağan Sarayı gibi, hala ayakta kalabilmeyi başaranlar ’yaşayan efsane’ diye adlandırılmaktadır.

XVII. Yüzyıl’da Kazancıoğlu Bahçeleri
Çırağan’ın bugün Beşiktaş ve Ortaköy arasında bulunan yeri 17. yüzyılda Kazancıoğlu Bahçeleri diye bilinirdi.

III. Ahmet – Lale Devri (1718 - 1730)
Beşiktaş kıyılarını süsleyen denize nazır saraylar ve bahçeler ’Lale Devri’ diye bilinen ’Çiçek ve Müzik Aşkı’ döneminin en önemli simgelerinden sayılmıştır. Bu dönem, bir eğlence olduğu kadar bir kültür parlaklığı devriydi. Dönemin hükümdarı olan III. Ahmet buradaki mülkünü gözde Vezir-i Azam’ı İbrahim Paşa’ya hediye etmiş ve ilk yalıyı İbrahim Paşa yaptırmıştır.

İbrahim Paşa (1719)
İlk yalı 1719’da Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından eşi Fatma Sultan (III. Ahmet’in kızı) için inşa ettirilmiştir. Kendisi burada Çırağan Şenlikleri denilen meş’ale şenliklerini düzenletmiştir. İşte bu olaylar dolayısıyla bu alan Farsça’da ışık anlamına gelen ’Çırağan’ ismiyle anılmaya başlanmıştır.

Sultan II. Mahmut (1834)
Sultan II. Mahmut 1834’te bu alanı yeniden yapılandırma kararı alır. Önce mevcut olan yalıyı yıktırır. Yapının etrafında bulunan okul ve camiyi ortadan kaldırılır ve mevlevihane yakında bulunan bir yalıya nakledilir. Yeni saray için büyük ölçüde ahşap kullanılır gibi görünmesine rağmen esas bölümün temelinin yapımında tamamen taş kullanılmıştır. 40 adet sütun dikilerek klasik bir görünüm verilmiştir.

Sultan Abdülmecid (1857)
Sultan Abdülaziz’in kardeşi olanSultan Abdülmecid 1857’de Sultan II. Mahmut’un yaptırdığı ilk sarayı yıktırmış, batı mimarisi tarzında bir saray yaptırmayı planlamış ancak 1861’te vefat ettiğinden ve parasal sıkıntılar yüzünden Saray yapımı yarım kalmıştır.

Sultan Abdülaziz (1871)
Sultan Abdülaziz, yeni sarayın inşaatını 1871’de tamamlatmış ancak stil olarak batı değil, doğu mimarisi seçilmiş ve Kuzey Afrika İslam Mimarisi uygulanmıştır. Sarayın müteahhitliğini Sarkis Balyan ve ortağı Narsisyan Kirkor yapmıştır. Eski Çırağan Sarayı’nın tahta binası yıkırılarak yerine yenisinin taştan temelleri konmuş. Sarayın paha biçilmez işlemeli kapılarından bin altın değerinde olan her biri Vortik Kemhacıyan’ın elinden çıkmış. Sultan II. Abdülhamit bu kapılardan bir tanesini onları çok beğenen dostu Almanya İmparatoru Kayzer Wilhelm II’ye armağan etmiş. Wilhelm bu kapıyı Berlin Müzesi’ne yerleştirmiş. Dünyanın her yanından nadide mermer, porfir, sedef gibi maddeler getirtilerek sarayın yapımı için kullanılmış. Yalnız sahil inşaasında 400.000 Osmanlı lirası harcanmış. Yapımına 1863’te başlanan Çırağan Sarayı 1871 de bitirilirken 2.5 milyon altın harcanmış. Son kez 1876 yılının Mart ayında buraya gelerek bir süre dinlenen Sultan Abdülaziz halk arasında mevlevihanenin yıktırılarak saray arsasına katılmasını uğursuzluk getireceği gibi dedikodular çıkması üzerine Çırağan Sarayı’nı terk ederek Dolmabahçe Sarayı’na yerleşmiştir.

Sultan V. Murat (1876’dan 1904’e Kadar)
Sultan Abdülaziz’in yeğeni olan Sultan V. Murat 30 Mayıs 1876’da padişah olmuş, 31 Ağustos 1876’da tahttan akli dengesini yitirdiği için indirilmiş ve bugün Beşiktaş Lisesi olarak kullanılan Harem binasına nakledilmiştir. 29 Ağustos 1904 tarihinde de bu ikametgahında vefat etmiştir. Kendisi bir sanatsever ve müzik tutkunuydu.

Parlamento Binası (1909) ve Yangın (1910)
14 Kasım 1909’da Çırağan Sarayı Parlamento Binası olarak kullanılmaya başlanılmıştır.
Bu dönemde sarayda II. Abdülhamid’in büyük sanat koleksiyonundan Rembrant ve Ayvazovsky’nin eserlerine yer verilmiştir. 20 Ocak 1910 yılında Milli Meclis Salonu’nun üst bölümünde  ve çatı katındaki kalorifer bacasından çıkan bir yangınla saray 5 saat içerisinde yanmıştır. Çok değerli antikalar, II. Abdülhamid’in özel koleksiyonu ve V. Murat’ın kütüphanesi yanarak kül olmuştur.

Saray Belediye’ye Bırakılıyor (1946)
1946 yılında Saray’ın bodrum katında bulunan mevlevi dervişlerine ait mezarlar, bir istihkam yüzbaşısının altın aramak için yaptığı kazılarda tahrip edilmiş aynı yıl içerisinde Saray çıkarılan bir kanunla İstanbul Belediyesi’ne bırakılmıştır.

Çırağan Sarayı Bahçesi Futbol Sahası (1968)
1930’da Saray’ın bahçesi, Beşiktaş Futbol Kulübü tarafından ulu ağaçları kesilerek futbol sahası haline getirilmiş daha sonradan da Prof. Bonatz ve ünlü Türk Mimarı Prof. Sedat Hakkı Eldem tarafından burada turistik bir otel yapılmak üzere tetkiklerde bulunulmuştur.

Yangından Sonraki İlk Restorasyon (1987)
1987 yılında otel olarak kullanılmak amacıyla Japon Kumagai Gumi ve Türk Yüksel İnşaat tarafından restorasyona başlanmış 1990 yılında otel 1992 yılında ise Saray hizmete açılmıştır.

Restorasyon Sonrasında Sarayın Açılışı (1992)
Uzun süren tasarım ve inşaat çalışmaları sonrasında Çırağan Sarayı Oteli 1990 yılında  açıldı. Tarihi Saray ise kapılarını 1992 yılında açtı. Bu büyük sarayın görkemli açılışı şanına ve eski görkemine yaraşır bir şekilde oldu. Saray’da bundan sonra yapılan rönovasyon ise 20 Nisan 2006’da bitirildi ve Saray süitleri tamamen yenilendi.

Çırağan Sarayı Rönovasyonu (2007)
Saray’da bulunan toplantı salonları ve açık alanlar rönovasyona tabii tutulmuş, saray aslına en yakın bir şekilde eski orijinal renklerine kavuşturulmuştur. Ayrıca teknik olarak da en son donanımlara kavuşturulmuş olan toplantı odalarının yanısıra Klasik Türk ve Osmanlı Mutfağı’nın incisi olan Tuğra Restaurant da tamamen yenilenmiştir.

Nevşehirli Damad İbrahim Paşa'nın Çırağan Yalısı

Çırağan SarayıÇırağan Sarayı'nın bulunduğu alan, Boğaziçi'nde bağ ve bahçelerinin güzellikleriyle tanınmış ve her dönemde padişahların, hanımsultanların, sadrazamların ilgi odağı olmuştur. XVII. yüzyıl başlarında "Kazancıoğlu Bahçesi" ismi ile anılan bu yerde saltanata ait ilk yapı IV. Murad'ın kızı Kaya Sultan'ın yalısıdır. Bu dönemdeki yapı ile ilgili olarak herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Kaya Sultan'ın ölümünden sonra (1659) III. Ahmed Devrine kadar özellikle IV. Mehmed ve II. Mustafa'nın uzun süreler Edirne'de oturumları İstanbul'un ihmaline sebep olmuştur. Birçok köşk ve kasrın harap olduğu bu süre içerisinde Kaya Sultan Yalısı'nın da aynı akibete uğradığı anlaşılıyor.

Lâle Devri'nin önde gelen devlet adamlarından Nevşehirli İbrahim Paşa, III. Ahmed'in kızı Fatma Sultan ile evlendiğinde, Kaya Sultan Yalısı'nın bulunduğu alanda yeni bir yalı yaptırır. 1719'da tamamlanan yapı Marmara Adası'nın en nadide mermerleri ile süslenmişti. İnşa çalışmaları sona ermesi üzerine Sultan III. Ahmed'in de katılımıyla sık sık gerçekleştirilen ziyafetler, düzenlenen eğlenceler ve geceleri yapılan "Çerağan Safaları" nedeniyle yapı "Çerağan Yalısı" adıyla anılmağa başlanır.
1 Temmuz 1731 tarihli deftere göre Damad İbrahim Paşa'nın yaptırmış olduğu yalı küçük bir saray niteliği taşımaktaydı. Topkapı Sarayı teşkilat yapısı içerisinde yer alan unsurların birçoğu bu yalıda da bulunmaktaydı. Padişahın vaktinin büyük bir kısmını burada geçirmesi böyle bir yapılanmaya gidişte en önemli etken olmuştur.
1741 yılında Çırağan Yalısı'nın Beşiktaş Mevlevi-hanesi'ne bakan mahalli ve büyük Camlı Köşkü'nün Mimarbaşı Mustafa Efendi tarafından tamiratı gerçekleştirilir. Bu tamirattan sonra yapı uzun süre bakımsız kalmıştır.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More